''Eğitim şart'' sloganıyla bu yazıya başlarsam, eminim çoğunuz okumayı bırakabilirsiniz. Ama cinsellikten sonra gelen; en büyük dürtüden bahsedeceğim dersem, belki bir kaç dakikanızı ayırabilirsiniz.
Her gün haberlerde izlediğiniz, iş yerinizde tanıklık ettiğiniz, sınıfınızda karşılaştığınız, mahallenizde gördüğünüz, komşunuzda duyduğunuz, ailenizde şahit olduğunuz, kısacası en tehlikeli, fakat en etkili savunma aracından; şiddetten bahsedeceğim.
Her gün haberlerde izlediğiniz, iş yerinizde tanıklık ettiğiniz, sınıfınızda karşılaştığınız, mahallenizde gördüğünüz, komşunuzda duyduğunuz, ailenizde şahit olduğunuz, kısacası en tehlikeli, fakat en etkili savunma aracından; şiddetten bahsedeceğim.
Tarihine baktığımız zaman, ilk şiddet örneğini; Habil ve Kabil hikayesinde görmekteyiz. Kaynaklara göre evlilik çağına gelen iki kardeş, aynı kızı sevmiş ve bu sorunu çözmek için Rab'be en güzel kurbanı sunmak üzere iddiaya girmiştir. Habil'in koyunu, Kabil'in buğdayından daha fazla beğenilmiş ve Rab evlilik hakkını Habil'e vermiştir. Fakat bu seçimin doğurduğu kıskançlık, Kabil'in insanlık tarihindeki ilk cinayeti işlenmesine sebep olmuştur. Kabil ''Katil'' unvanını alırken, Habil ise; islami akımlara göre, şiddet karşıtlığının ilk savunucusu olarak kayıtlara geçmiştir.
Kimi zaman kıskançlık, kimi zaman aşağılanma, kimi zaman ego, kimi zaman duyguları ifade edememe, kimi zaman da genetik nedenler; bireysel şiddet uygulamaya sebep olur. Örneğin savunmasız bir çocuğu dövmek. Karşılık veremeyeceğini bile bile ve göz yaşlarını izleye izleye vurmaya devam etmek; onursuzluk ve zeka geriliğinin belirtisidir. Yahut bir erkeğin, aynı yastığa baş koyduğu eşine el kaldırması. Evlenmek için gün saydığı ve ölüm ayırana dek eş olmaya yemin ettiği karısını, öldürmeye teşebbüs etmek; öfke kontrolünü sağlayamamaktan, erkek olmuş ama adam olamamışlıktan ileri gelir. Peki ''Onlar benim sessiz kullarımdır'' denilen, hayvanlara yönelik şiddet için ne demeli? Bence şiddeti uygulayanlara direk ''Hayvan'' deyip geçmeli. İnsanlığa oksijen bahşeden bitki örtüsüne bile rahat vermiyorsak, nasıl şiddete dur diyebiliriz ki?
Eğitim eksikliği, aile terbiyesi ve psikolojik tedavi alınmadığı müddetçe; şiddet şiddeti doğurmaya devam edecektir. İş yerinde sözel şiddete maruz kalan baba, evde eşine fiziksel şiddet uygulayacaktır. Eşi tarafından şiddete uğrayan kadın; içgüdüsel olarak, egosunu çocuğu üzerinde tatmin edecektir. Bu şiddet sirkülasyonu da; çocuğun sokak kedilerine vurmasına yada çiçekleri kopartmasına sebep olacaktır. Gerçi; ülkemizde en çok izlenen filmler savaş temalı oldukça, en çok takip edilen diziler tecavüz sahneli oldukça ve en çok reyting yapan programlar reality şovlar oldukça; şiddet asla bitmeyecektir.
Bireysel şiddet kadar önlem alınması gereken bir diğer şiddet türü de; toplumsal şiddettir. Yani bitmek bilmeyen savaşlar. Yaradılışımızdan gelen hırs ve intikam duygusu, mutlak mücadeleleri devam ettirmiş, asırlar boyu topraklar kanla beslenmiştir. Tarih kitapları yapraklarını savaşa ayırmış, şiddetin boyutlarını günümüze taşımıştır. Peki yüzlerce can alan muharebelerde hangi taraf galip gelmiştir? İnsanlık, kazanan tarafı tebrik mi etmiştir yoksa kaybedilen canlar için rahmet mi dilenmiştir? Bazen de taraflar antlaşma yapmış ve boş yere mi kan dökülmüştür?
Savaş gibi, toplumsal şiddetin en somut kanıtlarından biri de terördür. Siyasal, dinsel veya ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla; yönetimlere baskı yapıp, her türlü şiddete başvuran hainler topluluğudur. Ülkemize hiç yabancı olmayan bu bela; 1974 yılında peydah olmuştur. Yaşadıkları vatana ihanet edip, ayrı bir devlet kurmak amacıyla yola çıkan bu örgüt; Türkiye'de ki en büyük şiddet modelini yaşatır olmuştur. Önceleri kürt olduğunu söylemekten utanan, kürtçeyi sadece evinde konuşan, nereli olduğunu gizleyen, bizde Türk'üz naralarıyla içimize karışan, sonra bazı siyasetçilerin başımıza çıkartmasıyla; yediği kaba pisleyen, bir kısım onursuz insanın yaşam biçimi olmuştur. Mitingleri bombalamak, polis araçlarını taşlamak, okulları yakmak, kamu mallarına zarar vermek, belediye otobüslerine molotof kokteylleri atmak; en büyük hobileri olmuştur. Kafası çalışmayan insanların, bedenlerini çalıştırarak yaptıkları bu hareket; şiddetin en tehlikeli örneklerinden biri haline gelmiştir.
Nihayete erdirecek olursak, şiddet; etkili bir savunma aracı olsa da, neticeleri asla mutlu sonla bitmeyecektir. Kadına şiddet yüzünden eşlerin boşanması, kavgalar yüzünden arkadaşlıkların bozulması, mobbing uygulamaları yüzünden şirketlerin istikrarsız yol alması, terörizm yüzünden ülkelerin parçalanması; ilerleme değil her zaman gerilemeye sebep olacaktır.
ekim 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder