13 Aralık 2017 Çarşamba
ÖLMEDEN ÖNCE YAPILACAK ŞEYLER LİSTESİ
Yürekten istediğimiz, kalbimizde büyüttüğümüz, aklımızda canlandırdığımız ve olmasını özlemle beklediğimiz her şeye; hayal deriz. Hayallerimizi gerçekleştirmek için yaşar, para biriktirir, emek verir, zaman harcar ve çaba gösteririz. Kimisi daha iyi bir araba almak için kredi ödemeye adar kendini, kimisi evlatlarının geleceği için yatırım yapmaya. Kimisi günübirlik eğlencelere verir kendini, kimisi kariyer yapmak için okumaya, yüksek lisans yapmaya.
Ben ise kendimi; 'Ölmeden Önce Yapılacak Şeyler Listem'i tamamlamaya verdim. Hayallerimi yavaş yavaş gerçekleştirdiğimi farkedince, bunu bir dizelge haline getirmeye ve sosyal medya hesabımda paylaşmaya karar verdim. Beni takip eden arkadaşlarımın ısrarları üzerine de; bugün ki yazımı 'Ölmeden Önce Yapılacak Şeyler Listem'e atfettim.
İlk hayalim Vasilis Katedralini görmekti. Muhafazakar yapıdaki bir insanın umreye gitmeyi düşlemek yerine, neden böyle bir yeri görmek istediğini sorgulayabilirsiniz. Çünkü benim lakabım 'vasilis' idi, vasilis aşa vasilis yukarı; çocukluğum bu isimle çağırılarak geçti. Ve günü geldi, Allah nasip etti; Moskova'da bulunan Katedrali görmeyi. Sonra yaralı köprüye aşık oldum. Osmanlı mimarisinin en güzel örneği olan, Bosna Hersek'te bulunan; Mostar Köprüsü'ne aşık oldum. 'Oraya da gitmeliyim' dedim ve göz yaşlarımı kaldırım taşlarına dökerek, tüylerim diken diken olarak; bir hayalimi daha gerçekleştirdim.
Düşlerimin hayata geçtiğini gördükçe, daha fazla plan yapmaya ve para biriktirmeye başladım. Eski montumla gezdim, patlak ayakkabımla dolaştım, latte yerine çay içtim; ama hayallerimden vazgeçmedim.
Kedici bir insan olarak; 'Bir gün kedilerin atasıyla tanışacağım' dedim. Sadece rüyamda görürüm dediğim bir şeyi daha hayata geçirerek; Taylant'da kaplan sevdim, resim çekildim. Hınkal aşığı bir insan olarakta Gürcistan'a gittim. O muazzam lezzeti, kendi topraklarında yeme fırsatını yakalayarak; kendimi şanslı hissettim.
'Ölmeden Önce Yapılacak Şeyler Listemi' tamamlamaya çalışırken; anılarıma farklı deneyimler hapsettim. Herkes gibi uçmayı hayal ettim. Hem yamaç paraşütü hem de deniz paraşütü yaparak; ayaklarımı yerden kestim... Yeri geldi, ata bindim. Bu eylemin de çıtasını yükseltmeye karar vererek; fil ve deve safarisiyle, dizelgemde ki bir kaç maddeyi daha sildim.
Kan bağışı yaptım, hayvan hakları yürüyüşünde döviz taşıdım, yardım derneklerinde gönüllü çalıştım. Kaan Tangöze'yle tanıştım, kufiyye takıp dolaştım, havyarın tadına baktım. Trabzon'da Sümela Manastırı'na çıktım, İzmir'de boyoz yedim, Kapadokya'da balona bindim. Kadıköy'de kazı kazan oynadım, Üsküp'te strumka içtim, Pattaya'da su festivaline katıldım.
'Ölmeden Önce Yapılacak Şeyler Listem'de yer alan; kimi zaman büyük, kimi zaman küçük hayallerimi hayata geçirdim. Ve Allah nasip ederse listemi tamamlamaya gayret göstereceğim.
Sizde bu yeni yıla, bir liste hazırlayarak girin. İstemek başarmanın yarısıdır derler ya; aklınıza koyduğunuz hedefin yarısını gerçekleştirdiniz farzedin ve vazgeçmeyin.
24 Mayıs 2017 Çarşamba
ÇİFTLİK'KÖY'DEN İNDİM ŞEHİRE
”Yalova’nın en güzel ilçesi hangisi?” diye sorsalar bana, Yalova’ya yürüyüş mesafesinde olan; Çiftlikköy cevabını verirdim. ”Bayraktepe’sinde kuşbaşı İstanbul’un izlendiği, Mobil’inde eski komşulukların ve bakkal kültürünün kaybedilmediği, deniz kenarında keyifli yürüyüşlerin alışkanlık haline geldiği, sinemasıyla vazgeçilmezi olan meşhur avmye ev sahipliği ettiği, Yalova’nın nezih insanlarının yaşadığı yer” olarak yanıt verirdim. Özellikle 7 milyon liraya mal olan köprülü kavşak projesinin tamamlanmasının ardından; ”güvenilir trafiği ve çalışkan belediyecilik kavramıyla her ilçeye örnek olsun Çiftlikköy” derdim.
Fakat son günlerde, ne zaman sosyal medyada göz gezdirmeye kalksam; Çiftlikköy Belediyesi’ne küfür eden vatandaşların paylaşımlarıyla karşılaşıyorum.
Bir gün oldu, iki gün oldu, üç gün oldu, hatta haftalar geçti susan yok. Kimi habersiz kesilen suların azizliğinden yakınıyor; kimi, öfkeli vatandaşların belediyeyi bastığından söz ediyor. Kimi survivora dönen yolların işkencesini fotoğraflarla paylaşıyor, kimi habersiz kesilen elektrikler yüzünden yaşadıkları mağduriyetleri anlatıyor.
İnsanların sakinleşmesini beklerken, tam tersine şikayetlerin her geçen gün arttığını görüp; ”neler oluyor Çiftlikköy’de” diye araştırmaya başladım. Yalova’da ki hiç bir yerel gazetenin bu konuyu gündeme getirmediğini, hiç bir köşe yazarının bu isyanları ele almadığını gördüm.
Bende Çiftlikköy’ün yerlisi olan bazı arkadaşlarımı arayarak; ilk ağızdan neler olup bittiğini öğrenmek istedim. Çoğu öfkeyle konuya başlayarak, belediyeye hakaretler yağdırdı. Haftalardır sokaklarının çamur içinde olduğunu, ayaklarına poşet bağlayarak yolları arşınladıklarını dile getirdi.
Habersiz yapılan su ve elektrik kesintileri yüzünden kan ağladıklarını; ilçe sakinlerinin protestolarla, defalarca belediyeye şikayet dilekçeleri bıraktıklarını ifade etti.
Kimi kanalizasyon boruları yenileniyor derken, kimi elektrik hatlarının yolun altına alındığından bahsetti. Kimi asfalt çalışması yapıldığını zannederken, kimi de doğalgaz çalışması olduğundan söz etti.
Oysa Çiftlikköy Belediyesi, çeyrek asırdır yenilenmeyen içme suyu şebekelerini değiştiriyor. Yıllardır apartmanların üst katlarına tazyiksiz ulaşan su şebekelerinin çapını genişletiyor. Kayıp kaçak oranını en aza indirmek için, etap etap aylardır hat planları üzerinde çalışıyor. Yazımın başında bahsettiğim ”çalışkan belediyecilik kavramıyla” bir kez daha taktir topluyor.
Çiftlikköylü’lerin bir süre daha isimleriyle bağdaşan ”Köy” sıkıntısı çekecekleri gerçeği şüphesiz olsa da, zahmetsiz rahmet olmaz diyerek; geçmiş olsun diyor, her şeye rağmen vatandaşların şikayetlerini duyurmayı amaçladığımı hatırlatıyorum. Şimdiden yeni içme suyu şebekelerinin Çiftlikköy’e hayırlı olmasını diliyor, çekilen sıkıntıların bitiş sürecine doğru ilerlediğini ekleyerek, yazımı tamamlıyorum.
Fakat son günlerde, ne zaman sosyal medyada göz gezdirmeye kalksam; Çiftlikköy Belediyesi’ne küfür eden vatandaşların paylaşımlarıyla karşılaşıyorum.
Bir gün oldu, iki gün oldu, üç gün oldu, hatta haftalar geçti susan yok. Kimi habersiz kesilen suların azizliğinden yakınıyor; kimi, öfkeli vatandaşların belediyeyi bastığından söz ediyor. Kimi survivora dönen yolların işkencesini fotoğraflarla paylaşıyor, kimi habersiz kesilen elektrikler yüzünden yaşadıkları mağduriyetleri anlatıyor.
İnsanların sakinleşmesini beklerken, tam tersine şikayetlerin her geçen gün arttığını görüp; ”neler oluyor Çiftlikköy’de” diye araştırmaya başladım. Yalova’da ki hiç bir yerel gazetenin bu konuyu gündeme getirmediğini, hiç bir köşe yazarının bu isyanları ele almadığını gördüm.
Bende Çiftlikköy’ün yerlisi olan bazı arkadaşlarımı arayarak; ilk ağızdan neler olup bittiğini öğrenmek istedim. Çoğu öfkeyle konuya başlayarak, belediyeye hakaretler yağdırdı. Haftalardır sokaklarının çamur içinde olduğunu, ayaklarına poşet bağlayarak yolları arşınladıklarını dile getirdi.
Habersiz yapılan su ve elektrik kesintileri yüzünden kan ağladıklarını; ilçe sakinlerinin protestolarla, defalarca belediyeye şikayet dilekçeleri bıraktıklarını ifade etti.
Kimi kanalizasyon boruları yenileniyor derken, kimi elektrik hatlarının yolun altına alındığından bahsetti. Kimi asfalt çalışması yapıldığını zannederken, kimi de doğalgaz çalışması olduğundan söz etti.
Oysa Çiftlikköy Belediyesi, çeyrek asırdır yenilenmeyen içme suyu şebekelerini değiştiriyor. Yıllardır apartmanların üst katlarına tazyiksiz ulaşan su şebekelerinin çapını genişletiyor. Kayıp kaçak oranını en aza indirmek için, etap etap aylardır hat planları üzerinde çalışıyor. Yazımın başında bahsettiğim ”çalışkan belediyecilik kavramıyla” bir kez daha taktir topluyor.
Çiftlikköylü’lerin bir süre daha isimleriyle bağdaşan ”Köy” sıkıntısı çekecekleri gerçeği şüphesiz olsa da, zahmetsiz rahmet olmaz diyerek; geçmiş olsun diyor, her şeye rağmen vatandaşların şikayetlerini duyurmayı amaçladığımı hatırlatıyorum. Şimdiden yeni içme suyu şebekelerinin Çiftlikköy’e hayırlı olmasını diliyor, çekilen sıkıntıların bitiş sürecine doğru ilerlediğini ekleyerek, yazımı tamamlıyorum.
8 Ocak 2017 Pazar
2016 YILINDAN SAĞ ÇIKAN NESİLE
Bundan tam 1 sene önce; ''Güle güle 2015 Hoş geldin 2016'' manşetleri okuyor, iyi bir yıl geçirme ümidiyle 2015'i uğurluyorduk. Fakat 2016 yılı hiç hoş gelmedi, hoş geçmedi ve hoş gitmiyor. ''Güle güle 2016'' demek yerine küfürler yağdırarak uğurluyoruz bu yılı.
Memleket olarak; imtihanlarla dolu, kara bir yıl geçirdik. Bende 2017'den beklentilerimi, hayallerimi ve dualarımı yazarak; def edeceğim bu seneyi...
2017 yılında insanlar eceliyle vefat etsin
Evlere şehit haberi düşmesin
Kalleşçe bombalama saldırıları olmasın
Vatan hainleri içimizde barınmasın
Devlet büyükleri şiddetle kınamayı bıraksın
Hizmet aşkıyla darbe girişiminde bulunanlar vatandaşlıktan çıkarılsın
Hicret bahanesiyle yurt dışında sefa süren fetöcüler, memleket hasretiyle kahrolsun
Hain planlar oluşturan başka cemaat ve örgütlere Allah izin vermesin
Vatanımızı koruyan asker ve polisimize de zeval vermesin
2017 yılında savaşlar bitsin
Dil, din ve ırk gözetmeksizin bütün çocuklar yaşasın ve ölmesin
Artık ege denizinde mülteci cesetleri olmasın
İşgal altındaki ülkelere özgürlük gelsin
Sığınmacılar hayırlısıyla memleketlerine geri dönsün
Göç krizi dursun
Ülkemiz huzur ve refah bulsun
Tecavüzcü sapıklar hadım edilsin
Hırsızlık yapanların elleri kesilsin
Eşlerini aldatanlar kalp krizi geçirsin
Kul hakkı yiyenler cennete giremesin
Kadın cinayetleri bitsin
2017 yılında hastalar şifa bulsun
Dertliler deva görsün
Borçlulara eda yağsın
Mazlumların ahı yerde kalmasın
2016 yılından sağ çıkmayı başaran bir nesil olarak;
Allah hepimize akıl fikir versin
Geçirdiğimiz bu yıldan ders çıkarmamızı nasip etsin
Birliğimizi bozacak fesatlara fırsat vermesin
Sevgi ve barış dolu günler gelsin...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
GÜLHASAN
Yıllardır 'geçici koruma' statüsü ile vatanımızda misafir ettiğimiz mülteciler yüzünden; Türk halkı 2'ye bölünmüş durumda. Bir ...

-
Yıllardır 'geçici koruma' statüsü ile vatanımızda misafir ettiğimiz mülteciler yüzünden; Türk halkı 2'ye bölünmüş durumda. Bir ...
-
Neredeyse her köyün girişinde görmeye alışık olduğumuz ''Hurdacı Giremez'' tabelasının sebebini araştırmaya başlamışken; ga...
-
Marmara'nın incisi Yalova, son yıllarda o kadar büyüdü ve öylesine kalabalıklaştı ki mahalle gibi herkesle selamlaştığımız yollar, yaba...